Skip to main content

Geleneksel Türk Evi konusu, başta uygulamalarıyla öne çıkan, Sedad Hakkı Eldem ve Cengiz Bektaş, metodik araştırmalarıyla Alpaslan Ataman gibi mimarlar, genç mimarlar, akademisyenler, öğrenciler tarafından takıntı halinde Türkiye’de üzerine çok düşünülen ve tartışılan bir mesele/konudur. Ancak belki de verilen ‘Türk Evi’ ismi temel olarak bu coğrafyada birçok farklı şekilde yansımalarına rastladığımız bu yapı metodolojisini tam olarak ifade edememektedir. Bu sebeple, ‘Türk Evi’ yerine Anadolu, Balkan ve Mezopotamya coğrafyalarında konut elde etme biçimleri şeklinde bir başlık tercih etmek daha verimli ve doğru olabilir.

GAD Timber House Project için birçok farklı kaynağa dayanan araştırmalar yapılmıştır. Bu araştırmalarda kasıtla üzerinde çok konuşulmuş ve araştırma yapılmış dönemler atlanıp 17. ve 20. yüzyıllar arasında inşa edilmiş evler, konutlar, yalılar, yazlıklar, yazlık saraylar, pavyonlar, köşkler ve saraylar incelenmiştir. Bu çalışmanın amacı, o dönemlerin eserlerine ait özelliklerin, mimarlık tarihi üzerinde yeni saptamalar/tespitler oluşturduğu savına dayanmaktadır.

Bu geleneksel ev örnekleri birçok yerelci modern mimarlık tarihçisi tarafından bozulmuş, gösterişli/şatafatlı ve çarpık olarak batı mimarlığına öykünen, özgün yerelliği olmayan türler olarak nitelendirilmiştir. Aksine İstanbul, Batı Balkanlar ve Anadolu’daki bu evlerde yeni, eğlenceli, yaratıcı, canlı bir mimari dil oluşmuştur. Unutulmamalıdır ki, Roma İmparatorluğu’nun, Yunan mimarisinin etkilerinden kurtularak Roma mimarisi olarak adlandırdıkları yeni yapılar da o zamanlarda bozulma, şatafat veya fazla gösterişli, büyük, masif, ağır olarak değerlendirilmiştir.

Tasarımımızda, konut elde ediminde kullanılan hayat, oda, cumba, cihannüma, teras, balkon, avlu, eyvan, revak gibi anonim tabir edilebilecek birçok yapı birimi/elemanı, çağdaş mimarlık teorisi ve çağımızın yapı teknolojilerinin imkân verdiği yeni tekniklere dayanarak yeniden ele alınmıştır. Bu tespitler sonucunda modüler olarak bir araya gelebilen, ihtiyaçlara göre genişleyebilen, hava şartlarının gerekliliği doğrultusunda açılıp kapanmaya uygun yapılara hayat verebilecek bir ‘Cetvel’ sistemi oluşturulmuştur. Böylece Alpaslan Ataman’ın da söylediği gibi “Tekrar; bir cetvel düzeni ile sağlandığında üslup oluşturmaktadır.”

TR